WEF Geleceğin Meslekleri Raporunun Değerlendirmesi
Ufuk Tarhan’ın sosyal medya, blog, kitap, vb. linkleri:  https://taplink.cc/futuristufuk

WEF Geleceğin Meslekleri Raporunun Değerlendirmesi 

Raporda karşımıza çıkan veriler bize ne söylüyor? Sizin için en çarpıcı veri neydi?
 
Rapor, işlerin ve becerilerin değişmesinde gelecek beş yılda en temel iki faktörün teknolojiye ve ESGye (ESG, Environmental, Social and Corporate Governance – Çevresel, Sosyal ve Kurumsal Yönetişim) adaptasyon olduğunu çok net ve kalın çizgilerle yansıtıyor.
 
Gelecek on yılda en iyi meslekler listesinde ön plana çıkanlar ise yapay zekâ ile ilgili neredeyse her türlü uzmanlık (özellikle yapay zekâ etik uzmanları), veri gizliliği analistleri, kuantum hesaplama uzmanları, iklim uyarlama uzmanları ve dijital sağlık uzmanları.
 
Raporda ayrıca, tüm dünyada geçerli olan ekonomik sıkıntıların, artan yaşam maliyetlerinin, temel ihtiyaç maddelerindeki enflasyonun ve dolayısı ile sürekli düşen gerçek gelirin çalışma isteksizliği yarattığı sonucu ortaya çıkıyor.
 
Yeteneklerin de işin kalitesine, çalışana verilen değere, şirketin-kurumun değer setlerine, ahlaki, mali güvenilirliğine çok daha dikkatle ve özenle baktığı anlaşılıyor. Şirketler ve kurumlar açısından yetenekleri yakalamak, tutundurmak, memnun mutlu etmek her zamankinden zor hale geliyor.
 
Öte yandan raporda, küresel bir darboğaza dönüşen “işsizlik, iş kaybetme korkusu, iş bulma kaygısı” gibi nedenlerle çalışanlar açısından, gelecekte istihdam edilebilir durumda kalabilmek için sürekli ve yeniden beceri kazanmanın, yetkinlikleri geliştirmenin kritik öneme sahip olduğu sonucu çok net görülüyor. Bu konu artık çalışanlar tarafından tamamen anlaşılmış durumda.
 
Yapay zekâ ve teknoloji ciddi bir tehdit olarak yorumlanıyor, rapor çerçevesinde siz nasıl bir okuma yaptınız?
 

Olaya sadece tehdit olarak bakılmıyor, bakılmamalı. Kuşkusuz her devrimsel teknolojik gelişmede olduğu gibi yapay zekâ nedeniyle birtakım işleri, fonksiyonları artık insanların yapması gerekmeyecek. İnsanlar pek çok işe eskisi kadar zaman, emek, kaynak ayırmak zorunda kalmayacak. Hayatın her aşamasında yapay zekâ şu anda kestiremeyeceğimiz kadar kolaylaştırıcı bir rol üstlenecek. Gerçek anlamda ve mikro seviyede milyonlarca yeni iş doğmasına da neden olacak.
 
Beş ve on yıllık süreçlerde eğitim, iş, meslek tanımları, iş yerleri, kullanılan araçlar, satılan ürün ve hizmetler, mesai saat ve tanımlamaları, iş yapış biçimleri, ücretlendirme sistemleri tamamıyla değişecek. Daha kısa sürelerde çalışacak, daha derin uzmanlıklarla, parça parça daha ve daha düşük miktarlarda ücretler, sözleşme tutarları alacağız. Çoğunlukla kontratlı (GIG) pek çok farklı işte çalışacağız.
 
Üstelik bunların tamamı teknolojik temelli işler de olmayacak. Temizlik, bakım, onarım, ağırlama, eğitmenlik, şoförlük, taşımacılık, vb. gibi konvansiyonel işlerde çalışanların sayısı da inanılmaz artacak. Ve bu alanlarda da teknoloji odaklı işlerde de dünyanın her yerine her yerden hizmet verebileceğiz.
 
Böyle bakınca yapay zekâ ve teknolojik kolaylıklar, otonom sistemler eskisi gibi çalışmak isteyenler açısından tehdit ama yeniliklere açık, kendini beceri, yetkinlik ve hayata bakış anlamında geliştirebilenlere de büyük fırsatlar sunan bir sürece ilerliyoruz.
 
Öteki günlük dilimize yerleşen bir kavram oldu ne yazık ki… Raporda dikkat çeken verilerden biri de Çeşitlilik, Eşitlik ve Kapsayıcılık Programı’nda (DEI) istihdamına odaklanılan gruplar. Burada mülteciler, farklı inanışa ve cinsel yönelime sahip insanlarla özellikle yaşlı olarak tanımlanan (55+) dikkat çekiyor. Biz bu kapsayıcılığa hazır mıyız? Bu kesimlerin istihdamının katkıları neden önemli?
 


Hayır, araştırmada gayet makul ve bu doğrultuda yanıt verenler dahil hemen hemen hiçbirine hazır değil. Hazır olamayız çünkü söylemlerle pratik hayattaki eylemler, gerçek durumlar tutarlı değil. Tutarlı olamıyor. Ulusal ve uluslararası siyasi-politik, ekonomik rekabet unsurları, hükümetler, devasa kurumlar kitleleri güdebilmek için böl ve yönet stratejisi ile sürekli farklılıkları kullanıyor, manipülasyon yapıyor, beyinlerimizi yıkıyorlar.
 
İş hayatı da tam tersine büyük bir uyum ve barış, dayanışma içinde, her türlü çeşitlilikle birlikte, yaratıcı ve dinamik çalışmaya muhtaç. Zaten o yüzden bu, aslında son derece doğal olan insani davranışlar ve durumlar iş hayatı tarafından motto gibi tekrarlanıyor, adeta terapi gibi kurumsal bünyeye yerleşmesine çalışılıyor.
 
Rapor 10 işçiden 6’sının dönüşüme ayak uydurabilmesi açısından eğitime ihtiyaç duyacağını ortaya koyuyor. Peki; şirketler, hükümetler ve üniversiteler buna hazır mı? Teknoloji ile uyumlanmak bireyin tek başına üstlenebileceği bir sorumluluk olmadığına göre bu eğitimin alınması konusunda neler yapılabilir?
 


Evet aslında 10’unun da eğitim alması gerekecek ama diyelim 6’sı alacak. Her şeyden önce gelecekteki işe uyumlanacak kişinin kendisinin eğitim almaya, öğrenmeye hevesinin, isteğinin ve bir amacının olması lazım. Bir de tabii kaynağının yani zamanının, maddi gücünün ve halinin olması gerekiyor. Bu da ancak kollektif bir çaba ile mümkün olur. Yani hem devlet hem kurumlar hem de toplum yapıcı, destekleyici tüm maddi-manevi teşvikleri sağlamalı. Kişi de çok çalışmalı.

Bu bir ulus vizyonu, kalkınma hamlesi gibi ele alınmalı. Yoksa sonunda herkes üzülür ya da tam tersi sevinir, refah seviyesi artmış bir topluma dönüşür.Disiplin ve dediğini yapmak, çok çalışmak şart. Lafla peynir gemisinin yürümediğini kabul etmek ön koşul.
 
Günümüzde çocukların teknolojiye doğduğunu kabul edersek mesleklerin geleceği raporuna da bakarak onları iş hayatında öne çıkaracak neler olabilir? Nelere odaklanmalılar?
 


Eğer çocuklar disiplinli, çalışkan, özellikle matematiğe, algoritmik düşünceye yatkınlarsa ve kişisel özellikleri, değerleri yüksekse bilim, teknoloji ve mühendislik alanlarına yönlensinler. Bu alanlarda her türlü iyi yapılan işe, uzmana, bilim insanına ihtiyaç olacak. Ancak buralarda eğitimin süresi daha uzun, öğrenilecek şeyler daha fazla ve karmaşık olacak.  O yüzden ilk satırda yazdığım özelliklerde olmayan bir çocuk/birey söz konusu ise disipline gelemeyen, çok çalışamayan, sebat edemeyen, birikimi nedeniyle çok zorlanacağı belli olan, vb. gibi bir profil söz konusu ise hiç zorlamamak lazım. O tipleri de konvansiyonel işlere (Temizlik, bakım, onarım, ağırlama, eğitmenlik, şoförlük, taşımacılık, vb. ) yönlendirmek daha iyi ve akıllıca olur. Çünkü bunlarda hem eğitim seviyesi daha kısa ve kolaydır hem de onlara da talep çok artacak. Bu konuda https://www.ufuktarhan.com/gelecegin-meslekleri sayfamda bir egzersiz var onu yapmalarını öneririm. Bu linkten girip kolayca pek çok meslek, iş kombinasyonu çıkarıp, esinlenebilirler, nereye yatkın olduklarına bakabilirler. 
 
Çocuklar ezbere, trend olacak, çok para kazanacak, vb. diye değil yatkınlıklarına ve gayretlerine göre yönlendirilmelidirler.  


Bu yazı Milliyet Gazetesi, Pazar Eki için Seyhan Akıncı'ya verilen yanıtların tamamını kapsıyor. Yazının yayınlanmış hali aşağıdaki kupürde ve bu linkte

World Economic Forum, İşin Geleceği-2023 raporuna buradan ulaşabilirsiniz. 

******************

Ufuk Tarhan'ın “Yarının İşini Yarına Bırakma” kitabı için > https://yarininisiniyarinabirakma.com/

Ufuk Tarhan'ın “T-İnsan” kitabı için > https://www.t-insan.com
Bireysel Antrenörlük almak için > https://goo.gl/6RfGXa 
Stratejik Danışmanlık, İş Tasarımı ve Avatarlığı hizmetlerimizden yararlanmak isterseniz;  lütfen > burayı tıklayınız 
Hizmetlerimiz & Eğitim &  Seminerlerimiz     I     M-GEN Resmi Sitesi (Referans ve Projelerimiz)
Ufuk Tarhan´ın yazı ve haberlerini  LinkedInInstagram, FacebookYouTubeTwitter 'dan takip edebilirsiniz.