İşveren Markası Yönetimi “işi sevdiren” en etkin yöntemdir! 

 

Artık pazarlama ve marka yönetimi hayatımızın her alanında… 

Bilgiye erişim kolaylaştıkça, seçenekler çoğaldıkça, müşterilerin gözünde ürün+hizmetlerin
farklılaşması vazgeçilmez, aynı zamanda da ulaşılması en zor hedefler haline geliyor. 

Farklılaşmak mutlaka “marjinal ya da değişik” olmaktan değil, “doğal, olduğu gibi” olmaktan;
doğalın içindeki cazip, çekici, güçlü yanları vurgulamayı zorunlu, gerekli kılıyor. 

Kişisel / kurumsal bütünlüğe, “neysen osun ve o kadar değerlisin” yaklaşımına daha çok güveniliyor. Çünkü artık,  “en iyi”, “en gözde” söylemleri fütursuzca havada uçuşuyor ve bu tanımlar ciddi ciddi sorgulanıyor!.. Kime göre, neye göre “iyi, gözde, üstte?” yi anlamak önem kazanıyor. 

Pazarlamanın bu kadar hayatımıza girdiği, her yerde reklam ve mesajların üzerimize bocalama saçıldığı, çok mesajın artık “hiç mesaj” olduğu günümüzde, çoğu zaman açık açık söylemeseler de, sadelik ve farklılaşma müşterilerinen temel ihtiyacı, en değer verdiği şey oluyor... 

Tüm iş uzmanları ve stratejistleri bangır bangır anons ediyor ve diyor ki “gelecekte çerçevesi yukarıdaki gibi çizilen, çıtası epey yukarıda olan “başarı için” en kritik ve stratejik unsur; yetenekli çalışanlara sahip olmak ya da olmamaktan” geçiyor... 

İş, yetenek pazarının (Talent Market) ürünleri ve müşterileri... 

Böyle bakınca; 

- İş hayatı aslında bir pazar, yetenek pazarı
- Şirketler “iş pazarının” bir ürünü
- Mevcut ve potansiyel çalışanlar da şirketi kullanan müşteriler haline geliyor. 

Müşteriye nasılsa, çalışana da aynı...

Hal yukarıdaki gibi olunca,  işverenlerin de aşağıdaki gibi sorgulamaları artık aynen, mevcut ve
potansiyel çalışanları için ve tıpkı ürün ve hizmetlerini kullanacak müşterileri için yaptıkları gibi
yapmaları gerekiyor; 

- İşveren olarak markalarının temel söylemi nedir, neye inanır, neye değer verirler?

- Onları öyle yapan temel yetkinlikler, olmazsa olmazlar nelerdir?

- Hedef kitle kimlerdir? Onlar nerelerde bulunurlar? Onlara nasıl ulaşılır ve şirket onlar için 
   nasıl cazip kılınır?

- Müşterilerin (yeteneklerin) beklentileriyle şirket vaatlerini  nasıl orta noktada buluşturur, ürün,    
   hizmet almaya (çalışma koşulları) nasıl ikna ederiz?..

İşe alım ve çalışan bağlılığı için “işveren markası yönetimi” => Yükselen Trend!

Tüm araştırmalar ve başarılı firmaların sonuçları gösteriyor ki işveren olmayı markalaşacak bir değer, ürün ve hizmet gibi düşünen, stratejik planlarına “işveren markası yönetimini” dahil eden şirketler, işe alım ve çalışan bağlılığı konularında çok daha proaktif + verimli oluyorlar. 

İşveren markası artık kurum itibarının en önemli unsuru haline gelmiştir. Kurumsal İletişim ve İnsan
Kaynakları bölümleri yan yana, birbirlerini besleye besleye çalışmak, hem içeride hem dışarıda “kurum itibarına” yatırım yapmak zorundadırlar...

Her çalışan bir müşteri, her müşteri potansiyel bir çalışandır... 

İç müşteri, dış müşteri ayrıştırması bitmiştir. Dışarıdaki her müşteri potansiyel bir çalışan
adayı, potansiyel aday ve mevcut çalışan da aynı zamanda bir müşteridir...

Artık insanlar her iki konumda da aynı değerleri, ruhu bulmak istiyorlar...

Farklı söylem ve duruşlar rahatsız ediyor.

Kalbe giden yolun mideden geçmesi gibi, çalışanların kalbine gider yol da şirketin itibarından, işveren marka yönetiminden geçiyor... İşveren markası sadece dış müşteriyi, potansiyel çalışanları
hedeflemiyor, mevcut ve eski çalışanları da çok önemli bir konuma oturtuyor. 

Hatta mevcut, “içerideki” çalışanları daha fazla önemsiyor, çünkü işe girişte İnsan Kaynakları
tarafından aktarılan tüm marka vaatlerini, çizilen imajı gerçekleştiren aslında içerideki çalışanlar
oluyor.

Mevcut çalışanların enerjileri, hikâyeleri, yaşanmışlıkları şirketin kültürünü oluşturuyor ve
işveren markasını yansıtıyor. Çalışanlar bir anlamda markanın teşhir alanı, vitrini gibi her şeyi
anlatıyor...

Vaatler ve gerçekler? Marka temsilcileri, elçileri... 

Her yeni işe giren için bir gerçekle karşılaşma anı vardır. Bunu herkes yaşar...  İyi işveren markası
yönetimi yapılan şirketlerde o an geldiğinde vaatlerle gerçek durum örtüşür. Başarılı işveren marka
yönetimi; girişte İnsan Kaynakları’nın adaya söyledikleriyle, çalışanın içeride yaşadıklarının ve hatta
çalışanın ayrılırken söylediklerinin doğrulanmasıdır... 

En yalın tanımlama ile “ işveren markası; marka söylemi ve çalışan deneyiminin sonucunda oluşan algıdır”. Ve işveren markasının en önemli hedef kitlesi mevcut çalışanlardır. Eski çalışanlar ise hem işveren olarak hem de ürün/servis olarak ömür boyu birer marka temsilcisidir. İşveren markasında bugün içeride olmasalar da ciddi söz hakkına sahiplerdir.   

İşveren markasının dijital yansıması, sosyal medyada konumlanma şart! 

İşveren markasının ana çatısı, stratejisi çerçevesinde tüm hedef paydaşlara doğrudan erişmek,
beklenti ve ihtiyaçları değerlendirmek, etkin bir iletişim kanalı oluşturmak için şirketler artık dijital
platformlarını, ayrıştırmak ve kariyer sayfalarını, sosyal medya hesaplarını çok daha profesyonelce
yapılandırmalıdırlar. Ve hatta sürdürülebilirlik göz önüne alındığında, yeni neslin özellikleri
düşünüldüğünde, işveren markası iletişiminin öncelikle dijital platformlarda, sosyal medya araçlarıyla ve ayrıca yapılması kaçınılmazdır...

Son olarak, şunu da unutmamalıyız;  tüm bu güzel işleri yaparken temel amaçlar;

- Kaliteli başvuru sayısını arttırmak
- İşe alım süresini kısaltmak, maliyetini azaltmak
- Etkinlik ve verimliliği yükseltmek
- Çalışan bağımlılığını sürdürülebilir kılmak
- En tercih edilen iş yeri haline gelmektir... 

Bunlar da sadece anlık, şık, seksi slogan ve uygulamalar, etkinliklerle olmaz! Bunların ötesine geçip 
iç-dış uyumluluğu ve tutarlılığı olan “işveren markası yönetimi” hayata geçirilmelidir. 

Herkese başarılar ve keyifli bir iş hayatı dilerim:)  

**********************************

Bu yazısını da okuyabilirsiniz; Çalışanlar, şirketlerini değil yöneticilerini terkederler... İzlenen lider olmak...

 

*********************************