Gelecekte para diye bir şey kalmayacak!..
Ufuk Tarhan’ın sosyal medya, blog, kitap, vb. linkleri:  https://taplink.cc/futuristufuk

Gelecekte para diye bir şey kalmayacak!..



Bu hafta Fütürist Ufuk Tarhan’la buluştum. Gelecekte bizi neler bekliyor sorusunun yanıtını aramaya çalıştım. Çok değil belki de 10 sene içinde bugün var olan çok şey olmayacak.

Tarhan blockchain sisteminden ümitli, diyor ki: “Paylaşım ekonomisine geçtiğimiz zaman para diye bir şey kalmayacak.

 

O bir fütürist yani geleceği planlıyor. Türkiye’nin en etkili kadınlarından biri… Konuşmalar yapıyor, tahminlerde bulunuyor. Öngörüleriyle Türkiye ve dünyada birçok şirket ve kişiye yön veriyor. Ufuk Tarhan’a gittim ve bizler için gelecek projeksiyonu oluşturmasını ve anlatmasını istedim. Bakalım geleceği sevecek misiniz? Ben sevmedim zira robot Sophia’nın benim yerime haber bülteni sunma ihtimali oldukça yüksek gözüküyor. İşin şakası bu ama Ufuk Tarhan’a göre hepimizin değişip, dönüşmesi gerek yoksa bizi zor günler bekliyor.

Kemerlerinizi sıkıca bağladıysanız, geleceğe doğru yolculuğa çıkıyoruz.

 

- Gelecekte ne olacak diye sormak doğru mu? Yanıtı var mı gerçekten?
 

Şunu ayırmak lazım; gelecekte ne olacağını söylemek ya da bilmek, bunu iddia etmek söz konusu bile değil. Ancak geleceğin etkilenebilir bir tarafının da olduğu farkına varılmalı. Bir şeyi değiştirmek istiyorsak, şu anda neredeyiz, ne olabilir bunu yakalamalıyız.
 

- Neredeyiz peki?
 

Tam bir geçiş dönemindeyiz. Bundan önceki değişimler daha keskin ama daha uzun yıllara yayılarak olmuş. 10 bin sene tarımı yaşamışız, onun dönüşümünde büyük savaşlar olmuş, 200 sene endüstri devrimi, sonra da 30 sene bilgi devrimi. Şimdi aslında her 2-3 senede bir küçük küçük dalgalar geliyor. Hep bir dalgadan çıkıp, bir dalgaya giriyor gibiyiz. Dolayısıyla türbülans çağındayız.
 

- Ne yapmalı, türbülansa karşı durulabilir mi?
 

İnsanların ihtiyacı olan en önemli farkındalık esnek olma gerekliliği. Bu omurgasızlık demek değil, koşullara göre biçimlenerek ilerlemek.
 

- Peki, şu an fırtına öncesi sessizlik mi?
 

Deniz durgunken bir etkiyle dalgalanır ve suyu çarptırır ya şimdi de o gelen küçük küçük dalgaların içinden iş, güç beceri, yetkinlik, dönüşme ve dönüşememeyle ilgili keskin, büyük bir şey geçecek ve bir kısım da böylece savrulup gidecek. O büyük dalgaya her geçen gün daha çok yaklaşıyoruz.
 

- İnsanlar teknolojik gelişmeler karşısında kendilerini çaresiz hissediyorlar sanki. Panik olmamızı gerektirecek bir durum var mı?
 

Teknolojinin korkutucu boyutu ancak genetikle oynandığı zaman olur. Benim gelecek için en çok endişe duyduğum nokta ne robotların ne de yapay zekanın ilerlemesi. Genetik kodlarla oynayabilmesi mümkün hale gelen toplumlar alır, götürür. O önemli bir eşik ve de tehlikeli.
 

- Türkiye’yi teknoloji anlamında nerede görüyorsunuz?
 

Biz üretemiyoruz, kullanıcı oluyoruz gibi ezbere söylemler var ama Türklerin çok da geri kalmış bir hali var mı? Onlar keşfediyor, biz de takır takır kullanıyoruz. Her yarışta sadece birinci yok. İkinci, üçüncü, dördüncü, beşinci var. Önemli olan o yarışta olmak. Bizim bankacılarımız resmen dünya çapında teknoloji ödülü alıyorlar. Ben sanayicilerle çok fazla toplantılar yapıyorum, tamamen üç boyutluya kafayı takmış durumdalar. Biz hep kötü olaylara odaklanıyoruz ama bir sürü genç 3d ile üretim yapıyor. Gayet net blockchain teknolojisinin bilincindeler. Kodlamayla ilgili neredeyse bir seferberlik başladı.



 

- Blockchain nedir tam olarak?
 

Aslında hepimiz öğrendik, bitcoin ya da kripto paralarla ilgili bir şey değil. Tamamen aracıları devreden çıkaran, hükümet, devlet gibi otorite merkezlerini işlevsizleştiren kamu dediğimiz sektörün de köküne kibrit suyu dökecek olan bir sistem blockchain. Yenilenebilir enerji de böyle. Bu ikisi dünyanın altını üstüne getirebilir ama iyi manada.
 

- Teknolojinin insanlığa katkısı ne olacak uzun vadede?
 

Yenilenebilir enerji her şeyi çok ucuzlatacak, hatta sıfırlatacak ve çok hızlı yayılacak. Çünkü nano teknolojiyle her şey küçülüyor, hafifliyor ve ucuzluyor, daha çabuk üretiliyor.
 

- 10 sene sonra haberleri Sophia mı sunacak? Hangi meslekler ortadan kalkar, hangi meslekler geleceğin meslekleri olur?
 

En hafif tabiriyle değişime, dönüşüme uğramayan meslek kalmayacak. Birçok iş ortadan kalkacak. En olmayacak işleri söyleyeyim; klavye işçiliği, bilgi giren, çoğaltan, kopyalan yani ofis işleri diye bilinen işlerin tamamı… Onun yerine kendi başına çalışan, “solopreneurs” denen kendi işinin sahibi insanlar çoğalacak. Bireysel ya da çok küçük gruplar halinde uzmanlıklar oluşacak. Herkes dünyanın bir derdini, bir konusunu kafaya takacak ve bu konuda derinleşecek. Gelecekle ilgili en belirgin olan şey derinleşebilinen konular.
 

- Neler onlar?
 

Mesela nano teknoloji, genetik, yenilenebilir enerji, yapay zeka, robotik sistemler, üç boyutlu sistemler... Nasıl eskiden mühendislik gibi alanlar vardı, bunlar da temel dallar olacak. Herkes T'leşecek yani bir konu da derinleşecek. Ben gelecek konusuna kafayı taktım. Medyanın geleceği, otomotivin, gençlerin, teknolojinin, sağlığın geleceği konularında çalışmak zorundayım. Bir başkası robotik cerrahi alanında çalışacak. İsimlendirmekte bile güçlük çektiğimiz birtakım yeni beceri ve meslek alanı adı oluşacak. Bütün bunlar hızlı hızlı gelişecek. Soru tasarımcılığı, rüya tasarımcılığı, dikey çiftçilik gibi yeni şeyler var artık. Her şeyle ilgili bir uzmanlık alanı olacak. Meslek takıntısından uzaklaşıp, beceri kazanmaya yönelmeli insanlar. Yeni nesil zaten bunlarla uğraşacak, biz her ne kadar onları eski bilgiler için eğitsek de okullar bence uzatmaları oynuyor. Bir sürü sistem gibi kurumsal hayat da uzatmaları oynuyor. Neden çünkü yerine koyabileceğimiz yeni şeyleri henüz oluşturamadık.
 

- Ben haber spikeriyim, 10 sene sonra ne olacak?
 

Ya kendi kendine çalışacaksın...
 

- Ya da haberleri Sophia mı sunacak?
 

Evet, ama ona da birinin metin yazması gerekecek, ilgi çekecek konuları seçmesi gerekecek. Sophia’nın ne iş yapacağını tasarlayıp, ona göre hizmet üretmeye kendini ayarlayan insanın devreden çıkması kolay olmayacak.

Kurumsal hayat insani değil
 

- Kimse de artık kurumsal hayatta olmak istemiyor…
 

Kurumsal hayat insani değil çünkü. Ayağına zincir takıp madene koymuşsun veya geçiş kartı vermişsin plazaya sokmuşsun. Yine hüküm altında olmak var.
 

- Eskiden istifa edip, kendi başına bir şeyler yapamıyordu insanlar ama şu an galiba öyle bir şansları var?
 

Şu anda da yapılamaz. Henüz o işler hazır değil. Zorunluluk nedeniyle belli müddet daha çalışmak zorundalar. Bana bireysel antrenörlük yaptığımda gelip, bazen soruyorlar, "Ayrılıp, kendi işimi yapayım mı?" “Aman” diyorum “Sakın, o işler hazır değil. Hibrit moda geç, bekle. Maaşını alabildiğin kadar al, sonra zaten geçeceksin”. Henüz daha o işlerin pazarı oluşmadı 5-10 sene daha sabretmek lazım.
 

- Ama “Geleceğimi garanti alayım, iyi bir işte olayım” diyenler işsiz kalacaklar da diyorsunuz siz…
 

Hiçbir iş garanti değil. Herkes bugünkü işini kaybedeceğine yüzde 100 emin olmalı. Herkes uzmanlığı doğrultusunda yeni bir iş kurgulamak zorunda olduğunu da bilmeli.
 

- 6 milyar insan var ama herkes kendini buna nasıl uyarlayacak?
 

Çoğu çalışmayacak. Yenilenebilir enerji sayesinde paylaşma ekonomisine geçeceğiz. 2005'ten itibaren hayatımızda sosyal paylaşım ağları diye bir şey var. Beyin böyle çalışıyor. Paylaşım ekonomisine geçtiğimiz zaman para diye bir şey kalmayacak.

Her nesil kendini kurtarır.
 

- Ebeveynler çocuklarının geleceği için kaygılanıyorlar. Çocuklarını aşırı rahat, umursamaz buluyorlar, hiçbir şeyi takmadıklarını düşünüyorlar...
 

Neyi taksınlar çocuklar kafalarına, ne için kaygılansınlar? Kendileri kaygılanarak büyüdü diye ille de o çocukların da kaygılanması mı lazım? Her nesil kendini kurtarır. Gençlere bir şey olacağı yok, o korkanlar kendileri için korkuyorlar. Bu bir dönüşüm, dönüşmekte olan bir nesil var artık. “Ne katkı verebilirim?” diye baksınlar biraz da gençlere.
 

- Aşk ne olacak gelecekte?
 

Ay çok tatlı olacak...
 

- Aşkı fütürist yaşamaktan bahsediyorsunuz, nasıl olabilir böyle bir şey? Aşk aşktır...
 

Ona klasik aşk diyelim, aşk, kime gönlünün kaydığı kontrol edemediğin bir şey ama dolaştığın ortamları sen belirliyorsun. Onun için akılcı olup, nerede dolaşacağına dikkat etmek lazım. Çünkü aşk oku dolaştığın yerlerdeki birilerinden fırlıyor.
 

- Yeni nesil aşk diye bir şey var mı?
 

Yeni nesil aşkta daha çok seçenek var, işletim sistemleri, insansı robotlar ki artık cilt ve organ yapıyorlar. Sizce insana benzeyen sevgili yapmamışlar mıdır? İnanılmaz bir sektör var. Bizim birtakım duygusal, fiziksel ihtiyaçlarımız rahatlıkla teknolojiyle karşılanacak. Dolayısıyla evlilikler giderek azalacak. Şu anda bile ilişkilerin üçte biri internette başlıyor ayrıca daha da uzun sürüyormuş istatistiklere göre. "Sevgili yaparım" diyen gençler var ve evet yapıyorlar aslında sevgililerini, Uzakdoğu'da bir sürü yaptığı robotla evlenen genç var.
 

- Bencilleşmemiz sürecek mi?
 

Kendini arayış bu, varoluş nedenimizi arıyoruz biz, ne işe yarayacağımızı arıyoruz aslında. Bilmediğimiz için bu kadar huzursuzuz belki de hep çağlar boyunca. Nasıl aferin alacağız, nereden alacağız, ne olacak? Ne zaman ödev bitecek ya da bir ödev var mı? En istediğin şeyi yaptığın zaman en tatminsiz olduğun zaman olmuyor mu? Bu tarz sorularının yanıtlarını arıyoruz hala.
 

- “Başarı sırf sen varsın diye bir başkasının mutlu olma hali" tanımınız çok güzel, size mi ait?
 

Galiba bana ait. Çok aradım internette o cümleyi… Bir şeyi mi birleştirdim, kendim mi uydurdum gerçekten bilmiyorum. Ne yapıyorsan, hangi konumdaysan, hangi roldeysen eğer o rolle başkalarını mutlu edebiliyorsan başarılısın bence. Mesela biz röportaj yapıyoruz bu röportajdaki başarı durumum sizdeki beğeni ile alakalı. “İyi ki haberi bu kız sunuyor, iyi ki yazdı, iyi ki çizdi” dedirtebildiğimiz kadar başarılıyız. Onun da kriteri bakışlar ve o duygunun geçmesi. Onu hissettiğin her an başarılısın ne iş yapıyorsan yap.
 

- Uzaylılar var mı sizce?
 

Var tabii ama varsa da fena yoksa da fena. Evrende yalnızsak da çok fena değilsek de...
 

- Ne tavsiye edersiniz insanlara, gençlere gelecekleri için?
 

Kendileriyle uğraşmalarını, kendilerini bulmalarını tavsiye ederim. Kendilerini öğrensinler, kendilerini sürekli temize çeksinler. Odağa sürekli kendilerini koysunlar. Projeleri kendileri olsun. Herkes kendini proje gibi değerlendirsin. Hayatınıza proje gibi bakın...
 

Bu yazı Milliyet Gazetesi için yazılmıştır.   Orijinal yazıyı okumak için buraya tıklayınız.

               

******************

Ufuk Tarhan'ın T-İnsan kitabı için > http://www.t-insan.com
Bireysel Antrenörlük almak için > https://goo.gl/6RfGXa 
Stratejik Danışmanlık, İş Tasarımı ve Avatarlığı hizmetlerimizden yararlanmak isterseniz;  lütfen > burayı tıklayınız 
Hizmetlerimiz & Eğitim &  Seminerlerimiz     I     M-GEN Resmi Sitesi (Referans ve Projelerimiz)
Ufuk Tarhan´ın yazı ve haberlerini  LinkedInInstagram, FacebookYouTubeTwitter 'dan takip edebilirsiniz.